
Eserden kısaca bahsedecek olursak: Yazar, romanın başında Fitnat'ın annesi Saliha Hanım'ın başından geçen aşkın, evliliğin ve boşanmasının öyküsünü ayrıntılı biçimde anlatır. 18 yaşında yetim bir çocuk olan Talat Bey, yine 1 yaşındayken öksüz kalan, babasını tanımayan bir kız olan Fitnat'a ilk görüşte aşık olur. Ancak kızı sokağa bile çıkarmayan tutucu bir adam olan babalığı tütüncü Hacıbaba aksi, dediğim dedik bir adamdır ve üvey kızına kendi ölçütlerine göre bir koca bulmak istemektedir. Bunun üzerine Talat Bey, kız kılığına girerek Fitnat'la arkadaş olur. Ancak Hacıbaba, kızıyla evlenmek isteyen zengin Ali Bey'in önerisini kabul eder. Ali Bey kızın babası yaşındadır. Bu evliliğe karşı çıkan kızı, kandırarak Ali Bey'in evine getirirler. Ali Bey'in kendisine dokunmasına razı olmayan Fitnat, Talat'la birleşememenin acısıyla intihar eder. Eve kız kılığında gelmiş Talat da sevgilisinin cansız bedenini görünce düşüp ölür. Annesinin kızına yazdığı muska biçimindeki mektubu okuyan Ali Bey, gerçekte Fitnat'ın yıllar önce gebe olduğunu bilmeden boşadığı karısından doğan kızı olduğunu öğrenince çıldırır ve altı ay sonra o da ölür.

Sanırım kitaptaki bir bölüm ile örnek vermek anlaşılması açısından daha doğru olacaktır:
"...Hanım- Vah vah... Oğlum hastalık şakaya gelmez, kendini bir hekime göstermelisin.
Arap dadı- Aman büyük hanim, bu hakımlar! Baş agrisi hakım eyi yabmaz, okutmali ha? Baş eyi olmak ister, baş agrisi gitmak ister, ha ne ya hanim. Gaşan sene bana nasil sitma galdi! Uş ay sitma... Hakım galur gidar, hab verir, hem ne hab! Zehir! Şok def'a boğazıma galdi. İlahi yârabbi! Ne şakdi ben o hab ile... Hab adamı eyi eder mi? Hab sitmaya ne yabar? Sonra, Allah razı olsun, bizim abla galdi, beni gordi, tanimadi; o kadar ben zaif oldi. Benim boyun ip gibi oldi... Abla aldi habi, attı pencereden... Beni aldi, Kocamustafabaşa'ya goturdi. Orada bir herif var amma onun nefesi menşur! Heb İstanbul ona gider. Amma sitma, yalniz sitma eyi eder o. Baş agrisina, başka şeye karişmaz. Beni okudi, bagladı... İşte bag hala kolumda duruyor. Hiş o vakıttan beru ben sitma gormedi.
Hanım- Aa, dadı! o şeylere sen ben inanırız, şimdiki gençler inanmaz; boşuna yorulma."...
Sonuç olarak Şemseddin Sami, bu alanda yazdığı ilk ve tek kitabında; aşk ve dönemin toplum yapısını kendine özgü bir biçimde ele alıp bu inanılmaz eserini okuyucuyla buluşturmuştur. İnsan ruhuna nasıl dokunulacağını çok iyi bilen yazar, aynı zamanda insanlığa, bu kelimelerle tarif edemediğim eseri aracılığıyla çok büyük bir ders vermiştir. Yazarın buna kalkışmış olması sanatın doğru kullanıldığında okurlara, en acı hayat koşullarını tecrübe etmişcesine büyük dersler verilebileceğini kanıtlamıştır. Bu eseri okuyan ve duyarlı olan herkesin insan hayatına, duygularına ve kararlarına saygı duyması gerektiği ve doğru sanılan yanlışların çok büyük sonuçlar doğurabileceği gerçeğini kabul etmemesi mümkün değildir. Şemseddin Sami, bu büyük eseriyle okurlarının gözünde ölümsüzdür.
Yazıyı Kitaptaki "Bitiriş" kısmı ile tamamlamak istiyorum.
Bitiriş
Saliha Hanım'la Emine Kadın ve Hacı baba ile Ayşe Kadın'ın bu olayı işittikleri zaman ne duruma geldiklerini ve Saliha Hanım'ın ağlaya ağlaya iki gözünden kör kaldığını ve Emine Kadın'ın bu acılara dayanamayıp bir hafta içinde üzüntüsünden öldüğünü ayrıntılarıyla anlatsak, gönüller dayanmaz sanırım... Hem de bu kitabın adı "Müsibetname" değil ki...